top of page

Edinburgh

Yazarın fotoğrafı: ÖmerÖmer

Güncelleme tarihi: 2 Oca

Edinburgh'un sisli sabahlarından birinde, hayatımın en dramatik olaylarından birinin tam ortasında buldum kendimi. Şehrin taş sokakları, üzerime çöken ağırlığı daha da belirginleştiriyordu sanki. Sanki her köşe başında bir sır, her taşın altında bir anı saklıydı.

Üniversite yıllarımda, edebiyat tutkumu paylaşan, İskoç aksanıyla beni büyüleyen Alistair ile tanışmıştım.



Onunla birlikte Edinburgh, sadece bir şehir olmaktan çıkmış, aşkımızın sahnesi haline gelmişti. El ele gezerdik Royal Mile'ı, fısıldardık aşkımızı Edinburgh Kalesi'nin surlarına karşı. Her şey bir masal gibiydi, ta ki o korkunç güne kadar.



Alistair, nadir görülen bir hastalığa yakalanmıştı. İlk başlarda sadece hafif bir öksürük olarak başlayan rahatsızlık, zamanla onu yatağa mahkum etmişti. Doktorlar ellerinden geleni yapmıştı ama çabaları sonuçsuz kalmıştı. Ben ise, sevdiğim adamın gözlerimin önünde eriyip gitmesini çaresizlik içinde izliyordum.


Bir sonbahar sabahı, Alistair'in durumu aniden kötüleşti. Hastanede başucundaydım, titreyen ellerini tutuyordum. Gözlerinde, beni ilk gördüğü zamanki o ışıltıdan eser kalmamıştı. Sadece derin bir hüzün vardı. "Seni seviyorum," diye fısıldadı güçlükle. "Beni unutma."



O an, hayatımın en acı anıydı. Sevdiğim adam, kollarımda son nefesini vermişti. Dünya durmuş gibiydi. Edinburgh, bir anda tüm büyüsünü kaybetmiş, soğuk ve acımasız bir şehre dönüşmüştü.


Alistair'in ölümünün ardından, uzun süre kendime gelemedim. Evden çıkamaz, kimseyle konuşamaz olmuştum. Sanki hayatımdaki tüm renkler solmuştu. Gözyaşlarım, Edinburgh'un yağmurlu havasına karışıyordu.

Bir gün, Alistair'in bana hediye ettiği eski bir kitabı elime aldım. İçinde, el yazısıyla yazılmış bir not buldum: "Eğer bir gün beni kaybedersen, gökyüzüne bak. Orada, en parlak yıldızda seni izliyor olacağım."

O gece, Edinburgh semalarındaki yıldızlara baktım. Gözlerim yaşlıydı ama içimde bir umut ışığı belirdi. Alistair, gerçekten de oradaydı sanki. Beni izliyor, bana gülümsüyordu.



Zamanla, acım hafifledi ama Alistair'i asla unutmadım. Onunla yaşadığım her an, kalbime kazınmıştı. Edinburgh, artık sadece acı bir hatıra değil, aynı zamanda aşkımızın da şehriydi.


Şimdi, yıllar sonra, Edinburgh'a tekrar geldim. Şehir değişmiş, gelişmiş ama ruhu hala aynıydı. Taş sokaklarda yürürken, Alistair ile geçirdiğim günleri hatırladım. Gözlerim doldu ama bu sefer gözyaşlarım hüzünden değil, özlemden ve sevgidendi.


Edinburgh, bana hayatın ne kadar kırılgan olduğunu, aşkın ise ne kadar güçlü olduğunu öğretmişti. Alistair'i kaybetmiştim ama onun bana verdiği sevgi, sonsuza dek kalbimde yaşayacaktı. Ve ben, her Edinburgh ziyaretinde, gökyüzüne bakıp en parlak yıldızı arayacak, sevdiğim adamın beni izlediğini bilecektim. Çünkü aşk, ölümden bile güçlüydü.

 
 
 

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page